24 Ağustos 2011 Çarşamba

nepalde bir akşam...


adını koyamadığm bir his nedenini bilemediğim bir heyecan var içimde..
zihnim bomboş.
belki de hatırlayamadığımdır heyecanlandıran..



her yanım kadın. her yerde kadın.  sokakta, pazarda, motorsiklette , tarlada, okulda... sürekli gülümseyen yüzleriyle, tüm varlığım kadın...











çocuk var bide. çikolata rengi teni, sürmeli kahverengi gözleri ve mahçup gülümsemesi... anlamadığım bir dilde bana seslenişi ve elimi tuttuğunda verdiği huzur..




gökyüzüne çeviriyorum bende gözlerimi, bırakıyorum bedenimi... görmeyi duymayı ve hisstemeyi keşfediyorum..









bir akşam nepalde ve yine aynı bahçenin aynı köşesinde kalakalmak  var bide.. ingiliz erkeğinin ses tonuna takılmak. derinden gelen o gür sesi duymak..
ve hapsolmuş ruhunu kurtarmak hedefiyle, taşımak bedenini başka bir renge...

çünkü  " gerçekliğin sonsuz okyanusundan tek bir deniz kabuğu kaldı geriye."

23 Ağustos 2011 Salı

bir salı akşam üstü...

not düşmüşm defterime bir salı akşam üstü diye... ne yazdığım anı hatırlıyorum ne mekanı bilmediğim bi yerden bilmediğim bir zamandan iz kalmış....



"zaman yok! mekan yok! her yanım sessizlik ve huzur.
kafam ağır. duyan yok!
adımdan bir esinti.
ritm...
sessizlik dalga dalga geldi...."

12 Ağustos 2011 Cuma

sadece ben...


  •  burası bir garip
  • yani hem çok güzel
  • hem çok çirkin
  • kaos gürültü pislik trafik...
  • bi yandanda çok huzurlu
  • herkes güleryüzlü ve çok mutlu..

  • kathmandu; başka bi dünya kaosu susmak bilmeyen kornalar veyollarda yürümeyi imkansız kılan bi trafik
  • chitwan; safari kafası ormanlar hayvanlar 5binden fazla kuş türü inanılmaz bir sıcak ve bir sürü turist

  • ama keyifli herşey kathamandunun birbirnin aynı sokaklarında kaybolmak ve chitwanda kuş sesleri ile uyanmak..

  • dilini anlamadığın bir sürü insanla gülümseyerek anlaşmak ve sürekli aman kazıklanmayalım diye her gittiğimiz yerde pazarlık yapmak :)

  • tüm bunların arasında pokhara var bide tabi..
  • aşık olduğum yer
  • göle karşı kurulmuş otelleri cadde boyunca uzanan dükkanlar barlar sokağıyla yazlık yerleri anımsatırken
  • dağların eteklerine 1500mtreye kdr kurulmuş evleri budisti hindusu tibet köyleri.. her yer yeşil her yer huzur...

  • hislerde karışıyor işte tüm bu söylediklerim ve söyleyemediklerime

  • çok huzurlu ve mutlu hissederken bi yandann kendimi, bi yandan da öyle bi hüzün ve yalnzlık duygusu çöküyor ki içime anlatabilmek anlayabilmek mümkün değil..

  • bgn sabah gün doğumu izlemeye giderken mesela...

  • 1500mt tükseklikteki tepeye tırmanırken ve tam tepede bulutların üstünden kente bakarken hissettiğim huzur  hüzünle, mutluluk yalnızlıkla birbirine karıştı. 

  • bulutlara uzansam dokunurum dediğim noktada insanlarında aslında hep böyle hissettirdiği, düşündüğümzden hissettiğimizden daha uzakta olduğu gerçeği takılıp durdu aklımda...

  • tepede ayaklarımın yeryüzüne dediğio en yüksek noktada yalnızlık sarıp sarmaladı beni.. yanıbaşındakilerin sesleri uzaktakilerin özlemi sarsada bedenini, bilsende seni sevenlerin varlığını tekrar tekrar keşfedince herşeyin göründüğünden daha uzak ve daha farklı olduğunu yalnızlık kusatıyor dört bir yanını..

  • yapacak hiçbirşey yok bırakıyorsn kendini.. kabul edip seviyorsun yalnızlığınıda... 

    ben ve kendim olarak bazen kaybolup bazen kendimi bularak devam ediyorum yolculuğuma..

    NAMASTE

9 Ağustos 2011 Salı

kendimi ararken



anlatacak çok şey var ama burdan yazmak, burada bilgisayarın başına oturmak gerçekten çok zor. açıkcası bir o kadar da anlamsız.. tüm yüklerimi bırakıp kendimi bulmak için çıkmışken bu yola, çok fazla vakit harcamak istemiyorum bu ekranın başında. o yüzden dönene kadar ayrıldığım yere veya bulana kadar kendimi yazdıklarım kısa ve çok "ben" olacak. kalanları artık dönünce anlatırım.
:)


Yolda olmak başka bir düşünme, yaşama şekli veriyor insana. Kaybolduğum her an kathmandu sokaklarında, kendimi bulmaya biraz daha yaklaştığımı hissediyorum. Yolda olmak biraz da "kaybolmak" demek aslında.

Kokuların, renklerin ve yaşamların birbirine karıştığı bu kentte kaybolmak... kentin ve kaosun bir parçası haline gelmek ve tekrar varolmak..
Dönüp baktığımda Kathmanduya ve kendime ilk söyleyebileceği şeyler bunlar sanırım. Gördüklerim yaptıklarım bir yana şehrin öyle bir havası var ki sizi içine çeken karşı koymak imkansız. Bir şekilde parçası haline geliyorsunuz kentin. ve parçası olmaya başladıkça da kayboluyorsunuz. kathmandu öyle bir yer ki aslında siz şehirde kayboldukça varolduğunuzu keşfediyorsunuz. kayboldukça kendinize ve insanlara gerçekten "dokunma"yı öğreniyorsunuz.

bilmediğiniz bir kentin bilmediğiniz sokaklarında dolaşırken konuştuğunuz dili hiç anlamayan bir insandan, sadece gülümseyerek yolunuzu bulmayı öğreniyorsunuz. işte tam da o noktada kelimeler anlamsızlaşmaya başlıyor. konuştuğun dili "anlayan" insanlarla kuramadığın iletişimi burda gülümseyerek başarıyorsun. "yanlış anlaşılma" korkusu ortadan kalkıyor. hissetiklerin dışında hiç birşeyin önemi kalmıyor. huzuru ve "an"ı paylaşırken tek ihtiyacın içten bir gülümseme oluyor.. sadece "insan" olarak varolmanın gerçekliğini görüyorsun. dinler, diller ortadan kalktıkça huzur sarıyor dört bir yanını.. Sarhoş oluyorsun... Ve kayboldukça bu sarhoşlukta, kendine yaklaşıyorsun.
Kayboldukça yolda, kendini buluyorsun..

NAMASTE :)


3 Ağustos 2011 Çarşamba

Giderken...

Yola çıkalım, yol olalım dedim Anlık kararlarla başladım ve sonunda bugüne kadar geldim.. Ne kadar süreceğini bilmediğim bir yola çıkıyorum.. Rotada ilk durak Nepal ama sonrasında yol nereye çıkar bilmiyorum. Açıkcası bilmek için uğraşmıyorum da. Yol beni götürür nasıl olsa.. Burasıda yansıması olacak bunların.. Bazen uzun, bazen kısa.. Nerde fırsat bulursam yazmaya yolun getirdiklerini anlatacağım.
Belki benim gibi başkalarının yollarını merak eden olursa diye..

Yarın sabah - her ne kadar ayaklarımın toprağa değeceği bir başlangıç hayal etmiş olsam da- bulutlara yaklaşmamla başlayacak yolculuğum.. Sürekli ertelenen tarih ve gidiş planını düşününce açıkcası yarın gidiyor olduğuma hala inanamıyorum..

Giderken...yani kendimden ve bu şehirden ayrılırken,yüklerimi atmak istedim omuzlarımdan.
Aidiyetlerimden sıyrılmak istedim.
İşte bu yüzden eşyalar, insanlar veya her ne varsa bana bağlı olan ve beni bağımlı kılan bırakıyorum arkamda..
Boynumda kullanmasını doğru düzgün bilmediğim bi makine, çantamda defterim ve bir de lazım olursa diye bir kaç parça giysi. Kendimle götürdüklerim sadece bunlar..
Gerekli eşyalar listesi hazırlayıp dursamda çoğundan vazgeçtim.. Gerçi hala eşyalarımı çantama koymadığım için ortaya ne çıkacak bilmiyorum ama giderken fazlalıklardan kurtulmayı diliyorum..

Bugün son günüm ve halletmem gereken işler var hala o yüzden daha fazla uzatmıyorum..

Yolda görüşmek üzere...